TARİHİ
Tirebolu'nun ismi, Yunanca üç şehir demek olan Tri+Polis'ten gelmiştir. Şehir bu adı bir görüşe göre,"yan yana bulunan üç burun üzerinde ve onların arkasında kurulmuş olmasından" diğer bir görüşe göre de "Merkez, Bedrama ve Andoz adlarında üç kaleden dolayı almıştır."
Strabon (M.Ö.63 - M.S.23), burada daha önce İschopolis'in bulunduğunu, İschopolis, Argyria ve Philokaleia adında üç şehir halkının toplanması sebebiyle Tripolis denildiğini söyler. Prof.Dr. Fahrettin KIRZIOĞLU ise, "KIPÇAKLAR" adlı eserinde Tirebolu adının, Kıpçak Türkleri'nin ataları olan Kimmerler'in (M.Ö. VII. Yüzyıl) Direl boyunun adını taşıdığını söylemektedir.
Tirebolu, Tiripolis şeklinde ilk defa, M.S. I. yüzyılda yazılmış olan Plinius'un "Natural History" adlı eserinde kaydedilmiştir. Pilinius (23-79) eserinde, Tirebolu (Tiripolis) kalesi ile Tiripolis Çayı olarak anılan Harşit Çayı'ndan bahsetmiştir. Bazı kaynaklarda da Tripoli ve Driboli isimlerinden de bahsedilmektedir.
Tirebolu, M.Ö. VII. yüzyılda (takriben M.Ö.656) Miletoslular tarafından kurulmuştur.Pilinius'a göre; Miletoslular, Karadeniz kıyılarında 90 kadar şehir kurmuşlardır. Bu şehirler arasında Sinop (Sinope), Samsun (Amisos), Giresun (Kerasus), Trabzon (Trapezus), Ordu (Kotyora) ve Tirebolu (Tripolis) şehirleri sayılmaktadır.
Atinalı Ksenephon (M.Ö. 430-355) onbinlerin dönüşünü anlattığı "strong>ANABASİS "adlı eserinde, M.Ö. IV. yüzyılda (M.Ö.401) Doğu Karadeniz Bölgesi'inde Kolhlar'ın, Driller'in Halibler'in, Tibarenler'in, yaşadığını yazar. Bütün bu toplulukların hangi soydan geldikleri meçhul dur. Yalız, onlardan hiç birinin Yunan asıllı olmadığı kesindir. Tirebolu yöresinde, bu kavimlerden hangisinin yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir.
Tirebolu, daha sonraları İskender ve halefleri, Pontus Kralliği, Roma ve Bizans Devirlerini yaşamıştır.
Haçlı Orduları'nın İstanbul'u işgal etmeleri üzerine, Trabzon'a kaçan Alexius'un, 1204 yılında Trabzon Rum İmparatorluğu'nu kurmasından sonra, Tirebolu bu devletin hakimiyetine girmiştir.
1397 yılında Giresun şehrini Fetheden Hacı Emir Oğlu Süleyman Bey, 1398 yılında Osmanlı hakimiyetine girince, Tirebolu, Trabzon Rum İmparatorluğu ile Osmanlı Devleti arasında sınır olmuştur.
Tirebolu'nun Osmanlı egemenliği altına girmesi ise, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed Han zamanında gerçekleşmiştir.
Trabzon'un fethinden önce Türkmenler'in fetihleri ve sahillerin Türkleşmesi muntazam şekilde ilerlemiş, Tirebolu'ya dayanmış, dağlık bölgelerde de Çepniler, Rum hudutları içine girmişlerdi.
Prf. Dr. Faruk SÜMER, "Tirebolu Tarihi" adlı eserinde, Osmanlıların geldiklerinde yerli halk olan Rumların sadece kıyılardaki, Görele, Tirebolu ve Giresun kalelerinde yaşadıklarını, kırlık kesimin Oğuzların Çepni boyunun elinde bulunduğunu söylemektedir.
I. Dünya Savaşı (1914 - 1918) yıllarında ise; Tirebolu halkı çok acılar çekmiştir. Ruslar, 19 Nisan 1916'da Trabzon'u işgal ederek, buradan da Harşit Çayı'nın Doğu kıyısına kadar gelmişler, ancak Tirebolu'yu işgal edememişlerdir. Halk, Karadeniz'de Sinop'a kadar olan yerleşim bölgelerine göç etmiştir. Bu gün bile hafızalardan silinmeyen "muhacirlik" başlamış, Tirebolu yağmalanmış ve yakılmıştır.
Rusların 12 şubat 1918'den itibaren çekilmesinden sonra Pontus çetecileri ve bunları besleyen Yunan savaş gemileri ile mücadele edilir.
Mondros Mütarekesi'nin 30 Ekim 1918'de imzalanması üzerine, Karadeniz kıyılarında yaşayan Rumlar, Pontus Devleti'ni kurmak için harekete geçmişlerdir. Rumlar'ın kurmak istedikleri Pontus Devleti'nin batı hududu, Samsun'a kadar uzanıyordu. Bu durum karşısında Türkler de memleketlerini savunmak için çeşitli cemiyetler kurmuşlardır.
Halkı İstiklal Mücadelesi için şuurlandırıp teşkilatlandıranlardan birisi; gönüllü olarak Balkan Harbine katılan, Pontusçu Rumlara karşı amansız mücadelesi ile tanınmış olan Giresunlu Osman Ağa (Topal Osman); diğeri de dilde Türkçülük akımının öncülerinden, Balkan ve I. Dünya Savaşı'na katılmış, Giresun Askerlik Şubesi Başkanı olan 42. Alay komutanı olarak katıldığı Sakarya Meydan Muharebesi'nde 30 Ağustos 1921 günü şehit düşen Tirebolulu H. Avni Alparslan Bey'di.
İzmir'in 15 Mayıs 1919'da işgali üzerine Tirebolulu Türkler, Atatürk'ün Samsun'a çıktığı 19 Mayıs 1919'da bir miting tertipleyerek, İzmir'in işgalini protesto etmişler, gönderdikleri telgirafta vatanlarını son nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bu hususta her türlü fedakarlığa hazır olduklarını bildirmişlerdir. Tirebolu, Milli Mücadele'de 248 şehit vermiştir.
Osmanlıdöneminde idari bakımdanTirebolu, 1515 yılında Trabzon Sancağı'na bağlı, Kürtün kazasındaki dört kaleden ikincisi olduğu görülür. Evliya Çelebi, Tirebolu'yu Trabzon'un bir nahiyesi (1640), Kâtib Çelebi de kazası olarak gösterir(1732). 1856 - 1861 yılları arasında Gümüşhane sancağına bağlanan ilçe, tekrar Trabzon'un kazası olmuştur. 1920 yılının sonlarında mutasarrıflık haline getirilerek Giresun'a bağlanmıştır.
1874 yılında kaza olan Görele, 1957 yılında kaza olan Espiye, 1990 yılında kaza olan Doğankent, Yağlıdere, Güce daha önce Tirebolu'nun nahiye ve köy merkezi idiler.
COĞRAFYA
Karadeniz Bölgesi'nin Doğu Karadeniz bölümünde yer alan Tirebolu'nun toplam yüz ölçümü 41053 hektardır. İlçe Giresun iline 44 km., Trabzon iline ise 90 km. uzaklıktadır. Doğuda Görele ve Çanakçı, batıda Espiye, güneyde Doğankent ve Güce, kuzeyde Karadeniz ile çevrilidir.
İlçe genellikle dağlık olup, dağlar kıyıya paralel olarak uzanmıştır. Bu dağlar Giresun dağlarının en yüksek kesimini oluşturur. Bu dağlar arasındaki derin vadiden geçen Harşit çayı, Giresun ilini doğuya bağlayan tek yoldur.
Bitki örtüsü olarak 600 m. yüksekliğe kadar fındık, kızılağaç, kavak, kayın, karaağaç, kestane, kiraz, gürgen ve ceviz ağaçları bulunur. Eğrelti otu (Aşk Merdiveni), ısırgan, yonca, asma, orman gülü ve benzeri bitki türleri de yaygındır.
İlçede ekilip dikilebilir alanlardan 15 bin hektarlık alanında fındık, 3 bin hektarlık kısmında ise çay yetiştirilmektedir. 10 bin hektarlık orman ve 9 bin hekterlık çayır ve mera alanı bulunur.
İlçede yazlar sıcak, kışlar ılık geçmektedir. Ortalama sıcaklık 15 derece olup, en sıcak ay Ağustos, en soğuk ay Şubat ayıdır. İlçe her mevsim yeteri kadar yağış almaktadır.
İlçenin 7 mahallesi ve 53 köyü bulunmaktadır. 1997'yılı nüfus sayımı sonucuna göre toplam nüfusu 38.692 olup ilçe merkezinin nüfusu ise 17.325 dır. İlçeden bulunan köylerden ilçe merkezine ve diğer şehirlere çok fazla göç yaşanmış olup, halen devam etmektedir. Bu göç olayından dolayı ilçenin nüfusu sürekli azalmakta.
EKONOMİ
Ekonomik yapı çoğunlukla fındık tarımına, hayvancılığa, balıkçılık, arıcılık ve ormancılığa dayanır. Fındığın yanı sıra, mısır,sebze, meyve ve çay tarımı da yapılmaktadır.
Deniz balıkçılığı yanında son yıllarda alabalık yetiştiriciliği de büyük gelişme göstermiştir. Ayrıca arıcılık son yıllarda önemli bir gelişme göstermiş.
Tirebolu'da başlıca sanayi kuruluşları olarak; biri Çay-Kur'a, üçü de özel sektöre ait olmak üzere dört Çay Fabrikası, biri Fiskobirlik'e ait olmak üzere dört fındık kırma fabrikası ile kereste fabrikaları bulunmaktadır.
İlçenin dışarı ile bağlantıları kara yolu ile olup, Espiye'ye 10, Gücey'e 20, Doğankent'e 33, Göreley'e 17 km uzunluğundaki yollar asfaltdır. İlçenin tüm köylerinde yol olup bu yolların çoğu sıtabilizedir. Son yıllarda betonlaşma çalışmaları sürdürülmektedir.
TURİZM
Doğa turizmi yönünden büyük bir potansiyele sahip olan ilçede kumsal sahiller bulunmaktadır. İlçede Turizm yönünden gerekli alt yapı tamamlanırsa, bir turizm cennetine dönüşebilir. Yörede yayla turizmini canlandırmak için çeşitli yaylalarda şenlikler düzenlenmektedir.
Tarihi ve Doğal yapılar arasında, Merkezde Senjan (Merkez) ve 15 km. içerde Harşit Çayı'nın doğu yamacında Örenkaya köyünde Bedrama kaleleri, yine merkezde hamam, Selim Ağa Çeşmesi, Gacan Çeşmesi, Siyam Oğlu Çeşmesi, Naib Zade Çeşmesi, Çatal Çaşme, Senjan kalesinde bulunan mezar taşları sayılabilir.
Tüm bunların dışında Tirebolu'nun kıyı özellikleri, bitki örtüsü, iklimi benzersiz olup görmeye değer. Güneşin ayni gün içinde denizden doğup yine denize batışını bu şirin ilçeden izleyebilirsiniz.
YAYLACILIK
İlçede yaylacılık çok gelişmiştir. Eskiden bölge halkı hayvan otlatmak için yaylaya göç etmekte iken son yıllarda, Temiz dağ havası alarak dinlenmek ve çeşitli yayla şenliklerine katılarak eğlenmek için yaylaya çıkmaktadır.
Önceden yaylaya yürüyerek gidilirken; ulaşımın sağlanması ile otomobiller ile bu yaylalara üç-dört saatte gidilip gelinmektedir. İlçenin meşhur yaylaları olan, Kazikbeli, Güvende, Karaovacık, Yaşmaklı Ağaçbaşı... yaylalarında Haziran, Temmuz aylarında çeşitli şenlikler düzenlenmektedir.
Kazikbeli yaylasında, Haziran ayı içinde bir ayağını kara diğer ayağını yeşiller içine basıp yediğin et kavurmasının üzerine buz gibi su içebilirsin.
ÖRF VE ADETLER
Kültürel değerler, alışkanlıklar, gelenekler ve adetler yönünden Giresun ili ile benzerlik göstermektedir. Dikenucu kavurması, Sakarcadan tava, ısırgan yemeği, karalahana unnaması, diblesi (pirinçli) ve döşemesi, balık ve mantar salamurası yöreye özgü yemeklerdir.
Tirebolu ve yöresinde il çevresinde olduğu gibi iğne oyası, örme, semercilik, ağaç oymacılığı, el kilim ve halıcılığı, hartama ve tabanca süslemeleri önemli el sanatları arasındadır.